TOBB Medya ve İletişim Meclisi Telif Hakları Genel Müdürü Çelik'le görüştü!

27 Eylül 2012 , Perşembe

TOBB Medya ve İletişim Meclisi Telif Hakları Genel Müdürü Çelik'le görüştü! Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Medya ve İletişim Meclisi üyeleri, Telif Hakları Genel Müdürü Dr. Abdurrahman Çelik ile dün Ankara'da yapılan toplantıda bir araya geldi.
 
TOBB MİM Üyesi ve Türkiye Halkla İlişkiler Derneği Başkanı Fügen Toksü, halkla ilişkiler sektörüne yönelik TÜHİD tarafından hazırlanan "Fikri Mülkiyet Hakları Yönünden Yaşanan Sorunlar Hakkında Bilgi Raporu"nu sundu.  
 
Raporda yarışma (konkur) kanalıyla fikir hırsızlığı, Hukuki yaptırımlar alanında oluşan ‘mahalle baskısı' ve Halkla İlişkiler endüstrisinde ‘eser’ tanımlaması sorununa değinen raporda; Halkla ilişkiler endüstrisi, hizmet alanı içerisinde üretmekte olduğu temel ürünlerini ‘eser’ sınıfına dahil edememiş olmanın sıkıntısını yaşandığına  dikkat çekiliyor.
 
Bunun yanı sıra halkla ilişkiler endüstrisi, üretimini yaptığı münhasır içeriklerin rekabete aykırı kullanımı durumunda yasal yollara başvuramadığı ve bunun en önemli sebebi, danışman/ajans olarak sözleşme ile bağlı olduğu şirket ve kurumları mahkemeye vererek karşısına almak, kısa ve uzun vadede iş ve hizmet ilişkisini kaybetme (bunun doğal sonucu olarak piyasada itibar ve para kaybetme) korkusu olduğu raporda yer alıyor.
 
Fikri Mülkiyet Hakları Yönünden Yaşanan Sorunlar Hakkında Bilgi Raporu'nun tamamı şöyle;  
 
Ülkemizde halkla ilişkiler endüstrisini oluşturan alanlar şunlardır:
 
* Halkla ilişkiler danışmanlığı ve uygulamaları yapan şirketler ile bunlarda üretime katılan profesyoneller (AJANS)  
* Şirketlerin halkla ilişkiler, kurumsal iletişim, pazarlama departmanları ile bu departmanlarda görev alan yönetici ve çalışanlar (ŞİRKET)
* Kamu kuruluşlarında yapılan halkla ilişkiler veya basınla ilişkiler görevleri ile bu konularda yapılan müşavirlik görevleri, özel kalem müdürlükleri ve buralarda görev alan ilgili personel (KAMU)
* Özel okul, meslek okulu, yüksek okul, fakülte ve enstitüler ile buralarda görev yapan akademisyen ve öğreticiler (AKADEMİ)
* Serbest meslek mensupları (DANIŞMAN)
 
Bu alanların birbiriyle ilişki durumu ise şöyledir:
 
Halkla İlişkiler’de Fikri Mülkiyet Sorunları:
 
Halkla İlişkiler endüstrisi için Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu açısından üzerinde durulması gerektiğine inandığımız, önem taşıyan konular şunlardır:
 
1.    Yarışma (konkur) kanalıyla fikir hırsızlığı:
 
Özel sektör şirketleri veya kamu kuruluşları, kurumlarının kamuoyundaki genel itibarı hakkında veya kuruma ait bir proje hakkında veya sahip oldukları marka veya markaların yaptığı işlerin ve projelerin kamuoyuna tanıtılması amacıyla tanıtım hizmeti almak üzere bir danışman/ajans seçmek için yarışmalar düzenler. Bu yarışmalar sektörde konkur olarak bilinir. Fransızca ‘yarış, yarışma’ anlamına gelen ‘concours’ kelimesinden gelmekte ve özel sektör tarafından kullanılmaktadır. Ülkemizde yaygın olan iki tür yarışma (konkur) modeli vardır:
 
i.    Herkese açık bir yarışma ilan etmek
ii.    Belirli danışman/ajansların özel olarak davet edilmesi
 
Bu tür yarışmalara katılan halkla ilişkiler danışman veya ajanslarının, sunduğu bütünsel yaklaşım bir ‘eser’ olarak kabul edilmediği için mülkiyet açısından sorun oluşturmakta ve fikir hırsızlığı doğurmaktadır.
 
Ülkemizde bu tür fikir hırsızlığı yapmayı alışkanlık haline getirerek, her yıl düzenli olarak yarışma (konkur) düzenleyip sonuçlandırmayan, ancak bu sayede çeşitli fikirler elde eden markalar, daha sonra bunları kurum bünyesinde uygulama yoluna gidebilmektedir. Ekonomik anlamda maddi, manevi kayıplar oluşmaktadır.
 
2.    Halkla İlişkiler endüstrisinde ‘eser’ tanımlaması sorunu:
 
Halkla ilişkiler endüstrisi, hizmet alanı içerisinde üretmekte olduğu temel ürünlerini ‘eser’ sınıfına dahil edememiş olmanın sıkıntısını yaşamaktadır. Mevcut kanunda ‘Tanımlar’ başlığı altındaki 1/B maddesinde eser olarak sayılan unsurlar arasında farklı sektörlerde yapılan üretimler kapsama alınmakla birlikte, ‘Yaratıcı Endüstri’ olarak kabul edilmesine karşın Halka İlişkiler’e özgü üretimlere burada yer verilmemiştir.
 
Halkla İlişkiler endüstrisi, üretimini yaptığı işler içerisinde ‘eser’ tanımına en çok ‘yaklaşım’ adı verilen çalışmayla yaklaşmaktadır. Yine bir Fransızca kelime olan ‘concept’ dilimize de konsept olarak geçmiştir ve yaklaşım adı verilen taslakları ifade etmek için kullanılmaktadır.  
 
Konsept kelimesi için Türk Dil Kurumu, “anlayış, görüş, tarz” karşılıklarını vermektedir. Bundan da anlaşılacağı üzere, halkla ilişkiler endüstrisi, şirketler ve markalar için bir anlayış, görüş, tarz üretmekte, kanunda tanımlanmış anlamda ‘eser’ ortaya koymak adına gereken özgünlüğü ve biricikliği karşılamaktadır.
 
Halka ilişkiler endüstrisi adına üretim yapan bir danışman/şirket, gerek bir yarışmaya (konkura) katılırken, gerekse de sözleşme bağı ile çalıştığı bir markaya üretim yaparken, yeni, özgün, rakiplerden ayrışmak zorunda olan bir yaklaşım/görüş/tarz/anlayış ortaya koymakla yükümlüdür.
 
Bu yöntemle geliştirilmiş halkla ilişkiler ürünlerinin, niteliklerinden ötürü ‘eser’ olarak kabul edilmesi gerekir. Eser niteliğinin kazandırılması adına, üretilen halkla ilişkiler eserinin, ‘özgünlüğünün’ ve ‘münhasırlığının’ net olarak açıklanmış olması gerekir. Günümüzde, halkla ilişkiler endüstrisi konsept üretiminde münhasırlık şartlarını sağlamaya çalışmaktadır. Bunu sektörel çapta uygulamak da mümkündür. Münhasırlığın tanımlanmasıyla halkla ilişkiler ürünlerinin mevcut yasadaki ‘ilim ve edebiyat eserleri’ başlığı altına alınması veya kanunun kapsamına giren eserleri tanımlayan bölüme ek madde olarak “Yaratıcı Görüşler” adı altında dahil edilmesinin yoluna bakılmalıdır. Halkla ilişkiler endüstrisinde bu tip bir tanımlama ile konsept adı verilen münhasır yaklaşımlar/tarzlar eser olarak tanımlanırsa bu çözüm, bir diğer yaratıcı endüstri olan reklamcılıkta da aynı biçim ve anlamda kullanılabilecektir.  
 
Elbette reklamcılıkla ilgili nihai görüş, söz konusu endüstriyi temsil eden kuruluşa da sorulmalıdır.
 
Bu hukuki çözüm, eser sahipliği konusunda yeni bir sorunu beraberinde getirecektir. İlk aşamada söyleyebileceğimiz; halkla ilişkiler üretimlerinde konsept/yaklaşım olarak hazırlanan münhasır içeriklerin sahipliğinin şahıslardan önce şahsın sözleşme akdi ile bağlı olduğu şirketlerde olması gerektiği yönündedir. Bu durumda, kurumsallaşma yönünde gelişime açık olan bu endüstrinin şirketlerinin güçlenmesi mümkün olacaktır. Bir ajans tarafından başka bir şirkete sunulan yaklaşım/konsept söz konusu şirket tarafından satın alınması durumunda, eser sahipliğinin de ücreti ödeyen şirkete geçmesi hakkaniyetli olacaktır.
 
Bu madde, halkla ilişkiler endüstrisi kadar Türk ekonomisinin de gelecek 10 yıl içinde dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olması yolunda içerik üretiminden ek katma değer/yeni ekonomi oluşturulması yönünde son derece önemli olacaktır. Türkiye, yaratıcı endüstrileri eliyle ne kadar değer üretirse üretsin, yasal olarak bu içeriklerin ‘eser’ tanımlamasının dışında bırakılması nedeniyle buradan bir ulusal kazanım elde edemiyor ve hem ekonomik kayıp, hem de uluslararası rekabette zaaf yaratıyor.
 
En önemlisi de, halkla ilişkiler üretimlerinde yukarıda bahsettiğimiz türden yaklaşım/konseptleri için ‘eser’ tanımlamasının yapılabilmesi, bir sonraki maddede tanımlamaya çalışacağımız hukuki koruma konusunda sektördeki mahalle baskısını aşmak adına en hakiki çözüm gibi görülüyor.
 
 
2.1. Halkla İlişkiler endüstrisinde ‘yaklaşım/konsept’ nitelikleri:
 
Yaklaşım/konsept tanımlamasının ‘eser’ niteliği kazanması adına içerik olarak mutlaka şu başlıkları içermesi gerekmektedir:
 
* Markanın Mevcut Tanınma Durumu - (bu analiz bir araştırma ile kanıtlanmış ise bilimsel metoda uygunluğu kabul edilebilir)
* Markanın Yönetim Tarafından Belirlenmiş Pazarlama Hedefleri - (bu bölüm marka yönetimi tarafından belirlenir)
* Markanın Rekabet Analizi (güçlü-zayıf yönleri) ve Sektörel Rekabet Analizi - (bu analiz bir araştırma ile kanıtlanmış ise bilimsel metoda uygunluğu kabul edilebilir)
* Önerilen yaklaşım/konsept – (münhasır-benzersiz içerik)
* Yaklaşımı destekleyen örnekler, ekler, bilgiler - (örneğin: bütçe, araştırma, örnek vaka analizi vb.)
 
2.2. Münhasır-Benzersiz İçerik:
 
Halkla İlişkiler endüstrisi tarafından üretilen ‘yaklaşım/konsept’ bir eser olarak münhasır ve benzersiz olmak zorundadır. Halkla İlişkiler eserinin münhasır ve benzersiz olmasının sebeplerini şu şekilde açıklayabiliriz:
 
* Üretimin yapıldığı metodun özgünlüğü,
* Üretimi yapanın kişisel tecrübe ve görüş farklılıkları,
* Her bir yaklaşım-konsept çalışmasının girdisi olan mevcut durumu anlatan bilgilerin değişken olması (münhasır ve özgün olması),
* Yaklaşım-konsept çalışmasının rekabette farklılaşma mecburiyeti taşıyor olması (münhasırlık mecburiyeti).
 
3.    Hukuki yaptırımlar alanında oluşan ‘mahalle baskısı’:
 
Halkla İlişkiler endüstrisi, üretimini yaptığı münhasır içeriklerin rekabete aykırı kullanımı durumunda yasal yollara başvuramamaktadır. Bunun en önemli sebebi, danışman/ajans olarak sözleşme ile bağlı olduğu şirket ve kurumları mahkemeye vererek karşısına almak, kısa ve uzun vadede iş ve hizmet ilişkisini kaybetme (bunun doğal sonucu olarak piyasada itibar ve para kaybetme) korkusudur.
 
 
Yıllık geliri 3 milyar dolar civarında olan reklam sektörü bile bu mahalle baskısını yaşamakta iken, yıllık geliri 60 milyon dolar seviyesinde olan bir halkla ilişkiler endüstrisinden aksini beklemek de haksızlık olacaktır.
 
Elbette bu endüstrinin yasal hakları vardır ve tüm hukuki kanallar da açık bir biçimde kullanılabilir. Ancak, varlığının devamı ve sürdürülebilirliği için ticaret dünyasında iyi ilişkiler kurmak zorunda olan ve bu ilişkilerini dikkatli biçimde yönetmesi gereken halkla ilişkiler endüstrisini, hukuki anlaşmazlık vuku bulduktan sonra değil, önleyici (caydırıcı) bir biçimde koruyacak bir hukuki destek hem sektördeki haksız rekabeti, hem de olası tüm para kayıplarını engelleme konusunda etkili olacaktır.
 
Sonuç:
 
Halkla İlişkiler danışmanları/ajansları tarafından üretilen ve günümüzde bilimsel yöntemlerle hazırlanmakta olan, entelektüel açıdan bütünsellik ve derinlik taşıyan ‘münhasır içerik’ - mesleki dilde ‘yaklaşım/konsept’ bir şekilde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında ‘eser’ tipleri arasında, en iyi ihtimalle ‘ilim ve edebiyat eserleri’ arasında sayılabilirse, bu ciddi bir değerleme ve koruma sağlayacaktır.
 
Bu tanımlamanın, bir diğer Yaratıcı Endüstri olan reklamcılık sektöründe de yukarıda tanımlanan katma değeri sağlayacağına inanıyoruz. Nitekim, ‘yaklaşım/konsept’ adı altında kanuna dahil edilebilecek eser türü, reklam sektöründe de bu isimle kullanılmakta olduğundan, her iki endüstrinin ihtiyacına da yanıt verebilecektir.  
 
*TÜHİD adına raporu hazırlayan Kerem Türkman

Etiketler: TOBB Abdurrahman Çelik