İletişimciler sordu: Medya ile İletişebiliyor muyuz?
19 Haziran 2008 , Perşembe
- Cevabı mı? Uzakdoğuluların ünlü deyişiyle söyleyelim, “Hem evet, hem hayır” ya da “Ne evet, ne hayır”...
- “Hayır”ları evet yapabilmek amacıyla TÜHİD, TGC ve EGD bir çalışma komisyonu kurdu. Böylece, gazeteciler ve halkla ilişkiler uzmanları, şikayetlerini ortak bir çalışma ile çözmenin yollarını arayacaklar.
Azime Acar Ekonomi gazetecileri ile halkla ilişkiler temsilcileri ya da daha tercih edilen adıyla iletişimciler, 18 Haziran Çarşamba günü TOBB Plaza’da “Medya ile İletişebiliyor muyuz?” başlıklı toplantıda bir araya gelerek, karşılıklı sıkıntılarını, dertlerini dile getirip, çözüm aradılar. Gerçi, bu arayış yeni değildi. 2003 yılında yine Türkiye Halkla İlişkiler Derneği TUHİD’in girişimiyle “PR ve Medya İlişkileri” konulu bir deklarasyon yayınlanmış, her iki taraf da bunu üyeleriyle paylaşmıştı. Ancak, son zamanlarda gerek Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, gerekse Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin dillendirdiği sıkıntıları dikkate alan iletişimciler, “deklarasyonu yenilemenin zamanıdır” diyerek harekete geçtiler. Çünkü, iletişimciler cephesinden de medya ile iletişirken, yaşadıkları sıkıntılar vardı. Ekonomi basınının sıkıntılarını Cumhuriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Hasan Eriş, Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdürü ve aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı, TOBB Medya ve İletişim Meclisi Başkanı Vahap Munyar ile Bugün Gazetesi Ekonomi Müdürü ve Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Celal Toprak dillendirdiler. Üstelik, iğneyi iletişimcilere batırırken, çuvaldızı da kendilerine batırmaktan çekinmediler. İletişimcileri temsilen katılan İletişim Danışmanları Şirketleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Necla Zarakol, Ülker Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker Tuncker ve Reklamverenler Derneği Yönetim Kurulu üyesi, HSBC Bank Kurumsal İletişim Grup Başkanı Ömer Kayalıoğlu da medya ile ilişkilerinde yaşadıkları sıkıntıları peşpeşe dizerlerken, kendi sektörlerine dönüp, özeleştiri yapmayı da ihmal etmediler. Gelelim, iğnelere ve çuvaldızlara...
Birbirinden ve kendilerinden şikayetçi oldukları konuların bazılarını aktaralım...
MÜŞTERİ-İLETİŞİMCİ-MEDYA ÜÇGENİ... TÜHİD Başkanı Fügen Toksü, açılış konuşmasında, yaşanan belli başlı sorunları sıralarken, iletişim ajanslarıyla çalışan şirketlerin, kurumların yaklaşımından kaynaklanan şikayetleri dile getirdi. İletişimciler cephesinde müşterilerin, en çok “medya ilişkileri” talep ettiğinin altını çizen Toksü, müşterilere “medyada yer almanın kolay olmadığını tam olarak anlatamamak” ve “medya gündemi ile haber kaynağının gündemini örtüştürememek” nedeniyle sıkıntı yaşandığını vurguladı.
Toksü, 2006 yılında yapılan İletişim Hizmetleri Algılama Araştırması’ndan çarpıcı bir sonucu bu vesile ile hatırlattı.
Araştırmaya göre, medya mensupları, “haber kaynağı olma” konusunda iletişim ajanslarının rolünün arttığı düşüncesinde. Ama aynı zamanda, gazetecilerin yüzde 30’u, ajansların “şirketle aralarında engel oluşturduğu” inancında.
Fügen Toksü, müşterinin iletişimcilere en çok sorduğu soruların başında ise “Medyadan kimleri tanıyorsunuz?” olduğunun altını çizdi.
MEDYADAN KİMLERİ TANIYORSUN? Necla Zarakol, iletişim çalışmalarının çok geniş bir yelpazesi olmasına karşın, müşteri cephesinde hala “medyada yer almak ölçütüyle değerlendirildiğini” faktörü üzerinde durdu.
Gazetecilik geçmişi nedeniyle de zaman zaman “Medyadan kimleri tanıyorsunuz” muhatap olduğunu söyleyen Zarakol, bir konkurda, bir büyük gazetenin genel yayın yönetmeniyle yakın arkadaş olmasının, müşteri tarafından nasıl gündeme getirildiği örneğini paylaştı;
“Bütün derdi genel yayın yönetmeniyle tanışmak ve kendi sektöründe bir şey olduğunda, yayın yönetmeninin ona danışmasını istemekti.”
Medya mensupları ile paylaşılan bilginin “haber değeri” taşıyıp taşımadığı ise bir başka tartışma noktası oldu.
Zuhal Şeker Tuncker, her iki tarafın da birbirini anlayacağı kanalı açmak gerektiğini vurgulayarak, “Neyin haber, neyin haber olmadığını iletişimcilere yaşatmak gerek” önerisinde bulundu.
Necla Zarakol’un ise tam bu noktada, yani “haber değeri” tartışmasında, gazetecilere bir eleştirisi vardı;
“Medya ilişkilerinin nasıl yürüdüğünü müşterilerimize anlatıyoruz, ama üç gün sonra gene aynı şeyi söyleyebiliyorlar. Bazen haberim niye küçük çıktı diyor. Haber değeri yok diyoruz. Ama bir hafta sonra rakibinin büyük bir haberi çıkıyor, bu kez haber değerini anlatmakta zorlanıyoruz. Standardı nereden koyacağız?...”
Ömer Kayalıoğlu, “haber değeri testi”nin, haberi medyaya yollamadan önce yapmanın önemine değindi, ancak şirketlerin hala önemli bir bölümünde “iletişim bölümü olmadığını, olsa da yetkili ve bilgili insanların bulunmadığını” hatırlattı.
Kayalıoğlu medya ile ilişkiye sadece “haber ilişkisi” olarak bakmamak gerektiğini, bunun iki tarafın da güveni ile oluşan ve kolay olmayan bir süreç olduğunu söylerken, şu örneği verdi:
“Randevu verip, gelmeyen gazeteciler var. Siz yöneticileri ayarlanmışsınız. Ama, gazeteci yok. Arıyorsunuz, yoldayım geldim, geliyorum diyor. Ama gelmiyor.”
Kayalıoğlu’nun bu örneği üzerine, iletişimciler, söz verip de tutmayan gazeteci örneklerini paylaştılar.
Hasan Eriş, gazetelerin okura doğru haber vermekle görevli olduğunu hatırlatırken, halkla ilişkiler sektörü ile gazeteciler arasındaki güven unsurunun rolüne dikkat çekti. Haber kalitesinin yükseltilmesi için ortamın şeffaflaştırılmasının önemini de özellikle vurguladı;
“Karşılıklı güven, iyi niyet, yapıcılık, anlayış ile bu ilişkiler yıllar boyu karşılıklı olarak başarıyla devam edebilir.”
AJANSLAR, GAZETECİYE ENGEL Mİ? Gazeteciler cephesinde de şikayetler vardı.
Şikayetlerden birini “medya ile iletişebilmek” isteyen iletişimcilerin, onların “dokunulmaz saatleri”ne dikkat etmemeleriydi.
Celal Toprak, “Dokunulmaz saatlerimiz var, özellikle ekonomi müdürlerinin. Sayfaları yetiştirmek zorundasın. Hat kaçarsa, bunun gazeteye maliyeti var. Bu saatleri bilmeleri, dokunulmaz saatlerimizde dokunmamaları gerekir. Bu saatlerde eşimiz bile arasa konuşamayız.” diyerek, sıkıntıyı dile getirdi.
Vahap Munyar da zamanlamanın önemine değinirken, “Bazen babam arar, beş altı saat sonra dönebildiğim olur” derken, illa ekonomi müdürü ile konuşmak, illa ekonomi müdürüne haberi vermek derdinde olduklarını da dile getirdi.
Vahap Munyar, bu noktada, iletişimciler ile gazeteciler arasındaki bir başka hassas noktaya, yani “İletişimcilerin, şirketlerle aralarında engel oluşturduğu” konusuna parmak bastı. “Bu iş karşılıklı” diyen Munyar’ın uyarısı da sarsıcıydı:
“Haberleri kendi dikte ettirdikleri şekilde çıksın istiyorlar. Ama, biz bir bilgi istediğimizde çoğu kapı duvar oluyor. Sen bana bilgi verirken iyi, ama ben herhangi bir şey sorduğumda yanıt yok. İletişimciler, ‘benden habersiz konuşma’ diye kural koyuyorlar. Sen beni aradığında ben konuşuyorsam, ben aradığımda sen konuşacaksın. Bu iş karşılıklı.”
Toplantıda başka neler mi konuşuldu? Haberlerin “reklam eşdeğeri” ile hesaplanmasının gazetecileri nasıl kızdırdığı konuşuldu... “Habere parasal değer biçemezsiniz” dedi gazeteciler...
Özel haberin “özel” olduğunu ve sadece o mecra için verildiği anlamına geldiğini dillendirdiler... İletişimcilerin, “sadece size özel” derken, zaman zaman “dürüst” davranmadığından şikayet ettiler...
Hem iletişim danışmanlığı yapıp, hem de gazetelerde, dergilerde yazı yazanların “haksız rekabete” yol açtığından bahsedildi... Gazeteciler de iletişimciler de aslında “bunun tasvip edilmeyecek” bir nokta olduğunu, etik olmadığını vurguladılar...
Özetlersek...
Karşılıklı eteklerdeki taşlar döküldü, iyi de oldu... Sonuçta, Çetin Altan’ın ünlü sözündeki gibi, enseyi karartmaya gerek olmadığı, gelişmelerin umut vaad ettiğine yönelik duygularla toplantı tamamlandı... Şimdi gözler, TÜHİD, EGD ve TGC tarafından oluşturulan ortak çalışma grubunda...
Gazeteciler e-posta ile ilişki istiyor PRWeek ve PR Newswire tarafından 14-13 Ocak 2008 tarihleri arasında yapılan ve 1152 gazeteci ve 79 blog yazarının katıldığı Medya Araştırması’na göre;
- Gazetecilerin yüzde 80.9’u halkla ilişkiler profesyonellerinin kendileriyle e-posta yoluyla iletişim kurmasını tercih ediyor.
- Gazetecilerin yüzde 26’sı, kendilerine sunulan haber konularının ancak yüzde 25 ile 50 arasındakilerin kendi ilgi ve uzmanlık alanlarından geldiğini belirtiyor.
- Gazetecilerin sadece yüzde 7’si kendilerine sunulan haber konularının kendi uzmanlık alanlarıyla yüzde 76-100 oranında uygunluk taşıdığını ifade ediyor.
Etiketler: İletişim TÜHİD TGC EGD
Fotoğraflar: